25 Ekim 2013 Cuma

FESİH DAVASINDA SON RAPOR: ALİ SAİM YAPICI TÜM HAKLARIMIZI HEBA ETMİŞ. TAMAMEN MÜTEAHHİT YARARINA ÇALIŞMIŞ.

SAYIN ÜYELER

Fesih davasında son rapor geldi. Sözleşmeyi feshetmeden dava açmamız gerekiyormuş. Noterden müteahhide gönderilen fesih ihbarnamesi müteahhitten alacağımız tazminatlardan vazgeçmiş olduğumuz anlamına gelirmiş. Bu yöndeki Yargıtay kararını bilmediğini düşünemeyeceğimiz avukatımız Ali Saim Yapıcı'nın müteahhit lehine uygulaması tazminat alacaklarımızı yok etti.

İşte son bilirkişiler raporu:

30 Temmuz 2013 Salı

ALDATMA TOPLANTISINDA ALINAN KARARLARIN İPTALİ İÇİN DAVA AÇILDI


BODRUM 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE

DOSYA NO             : 2013/538 E

DAVACILAR            : 1- Mehmet Kadri Korkmaz          (49399054676)

                              2- Ayşe Semra korkmaz         

                              3- Nihan Korkmaz                

                              4- Zübeyde Yılmaz          

                              5- Ali Yılmaz                   

                              Türkkuyusu Mah. Turgutreis Mah. Keleş Çıkmazı 6/2  Bodrum


Vekili                      : Av. Mürüvet Yılmaz

                              Külcü Sok. 55 Kat: 1 D: 1  Bodrum


DAVALI                  : S.S.Gümüşlük Burçin Konut Yapı Kooperatifi

                             Gümüşlük, Karakaya Köyü, Samanlık Mevkii  Bodrum

                           Haberleşme ADRESİ: Çankaya 1362 Sok. 18/409 Konak-İZMİR



T.KONUSU              : İyi niyet esaslarına aykırı düzenlenmiş toplantıda alınan kararların iptali istemidir.


AÇIKLAMALAR         :


DAVALILARIN İYİ NİYETLİ OLMADIKLARINI KANITLAYAN BELGE: GÜNDEM


Davalılar  yargılamanın uzun sürmesinden yararlanarak kötü niyetlerini sürdürmektedirler. Yöneticilerin kötü niyetle düzenledikleri genel kurul kararlarının iptali için açılan Bodrum 2. ASH Mahkemesinin 2006/395, 2007/74, 2008/309, ve 2010/270, 2012/498 E davalar hala sonuçlanmamıştır. Yargılamanın uzun sürmesi yöneticilerin keyfi davranışlarını sürdürmelerine neden olmaktadır. Her toplantıda uygulanamaz kararlarla üyeleri aldatmakta, bu toplantıları kendi usulsüzlüklerinin zamanaşımı bakımından değerlendirmektedirler.


2012 yılı faaliyetleriyle ilgili genel kurul toplantısı 30.06.2013 günü yapılmıştır. Düzenlenen gündem maddelerine bakıldığında davalının yetkili yönetim kurulu üyelerinin iyi niyetle hareket etmedikleri açıkça ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki; Ekli (Ek 1) gündemin 11, 12 ve 13. maddeleri 2003 yılı faaliyetleriyle ilgili 2004 yılında yapılmış toplantının gündem maddeleridir. Bu maddelere ilişkin kararların tümü Bodrum 1. ASH Mahkemesinde (2004/496 E davada) görülmüş ve kararların tamamı mahkeme tarafından 2007/173 K sayılı kararla iptal edilmiştir.


Gündemin 11. maddesi şöyle başlamaktadır: “27 Haziran 2004 günlü 2003 yılının genel kurulunda alınan ve bu genel kurul toplantısının Bodrum 1.ASH Mahkemesi kararı ile iptal edilmesi nedeni ile o genel kurulda alınan kararlar olan ……………”


Bu girişten sonra  11. 12. ve 13 maddeler sıralanmakta ve hukuken yeniden alınamayacak bu kararların yeniden alınmasını istemektedirler. Ayrıca Kanuna karşı hile yapmak anlamına gelen bu gündem maddelerinin görüşülmeye açılması ve kabule zorlanması, mahkeme kararlarına direnmek anlamı taşımaktadır. Bundan başka daha sonra genel kurulun emriyle: taahhüdünü verilen ek sürelere rağmen zamanında yapmaması, inşaatları imar mevzuatına ve projesine aykırı ve ayıplı yapması, yani taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle müteahhitle yapılmış sözleşmenin feshi ve haksız verilmiş gayrimenkullerin geri alınması için, müteahhit aleyhine, Bodrum 3.ASH.2006/160E dava açılmıştır. Bu davanın esası taahhütlerini yapamayan müteahhit firmayla olan sözleşmenin fesh edilmesi ve yaptığı imalatlar karşılığı kendisine ferağı yapılan gayrimenkullerin geri alım davasıdır.


Yöneticiler bu davayı genel kurulun kararı gereği zoraki açmak durumunda kalmışlardır. Ancak açılan davayı gereği gibi takip etmemişlerdir. Açılması gereken tarihten 9 ay sonra,  9/2006 yılında açılan davada haklarımız zamanında aranmadığı için dava halen derdesttir. Öyle ki dava dosyasına müteahhit tarafından sunulan sahte bilirkişi raporuna (ek 2) dahi itiraz etmemişlerdir. İtiraz etmemelerinin nedeni  müteahhit firma  yetkilisiyle yaptıkları menfaat birliğidir. 


2004 yılı genel kurulunda alınan kararları, dava sürerken uygulamaya koymuşlar, müteahhide usulsüz tapu devretmişler ve zimmet suçu işlemişlerdir.


Daha sonra müteahhidin inşaatları ayıplı ve imar mevzuatına aykırı yaptığı ve malzemeyi %40-45 eksik kullandığı ve yöneticilerin de bunlara göz yumduğu bilirkişi raporlarıyla ortaya çıkmıştır.  Suç işlemişlerdir. Haklarında görülen 2 ceza davasında, (Bodrum 1.ASCZ 2005/350E ve Bodrum 2.ASCZ 2004/368 E) sahte bilirkişi raporlarıyla beraat etmişler, ancak itirazımız üzerine temyizde kararlar bozulmuş fakat davalar zamanaşımından düşmüştür.


Fakat daha sonra mükerrer işlenen suçlar nedeniyle haklarında Görevi Kötüye Kullanmaktan yeniden dava açılmıştır. (Bodrum 1.SCZ 2012/558 E) Menfaat birliği yaptıkları müteahhit firma yetkilisi hakkında da TCK 184. maddeden  Bodrum 1. ASCZ Mahkemesinde 2012/824 E dava açılmış ve davalar derdesttir.


30.06.2013 tarihinde yapılan şudur: Bodrum 3.ASH mahkemesinde 2006/160 E davada müteahhit firmadan geri alınmasını dava ettiğimiz geyrimenkulleri, müteahhide yeniden vermek için gündeme madde koymuşlardır. Üyelere karar aldırmışlardır.


Bununla şunu demek istemektedirler. “Bakın, üyeler müteahhit firmaya ferağını yaptığımız bu gayrimenkulleri, müteahhide vermeye, bu gün de razıdırlar”.


Bu üyeleri kandırarak mümkün gibi görünebilir ama mümkün değildir. Çünkü üye kooperatifi zarara sokacak (kendi aleyhine) karar veremez. Butlandır. Yapılmış olan inşaatlar kal’i gereken yapılardır. İki ayrı bilirkişi gurubu iki ayrı raporla durumu tespit etmişlerdir. (Ek 3 ve 4)


Geçersizlik halleri bir genel kural olan 6098 sayılı TBK m. 27 (818 sayılı BK’nun 19-20) maddelerinde düzenlenmiştir.


“Bir GK kararı şekil ve usul bakımından geçerli olmakla beraber, konusu itibariyle BK m. 19 ve 20 hükümlerine aykırı ise, geçersizdir, yani hukuken hiç bir hüküm ifade etmez. Buna göre bir genel kurul kararı konusu bakımından, kamu düzenine, emredici hükümlere, ahlâk ve adaba, kişilik haklarına aykırı veya konusu bakımından imkânsız ise, geçersizdir. Diğer bir ifade ile, bu durumda GK kararı mevcut olmakla beraber, ölü doğmuştur. Belirtmek gerekir ki, yok sayılan karar veya geçersiz (batıl) bir karar arasında hukukî sonuç bakımından hiç bir fark yoktur; hukukî açıdan her ikisinin de baştan itibaren hiç bir etkisi ve hükmü yoktur. Fark sadece teoriktir; yoklukla malûl GK kararı “kurucu unsurları içermemesi” nedeniyle mevcut değildir; geçersiz GK kararı ise, mevcut olmakla birlikte “geçerlilik unsurlarını içermemesinden” dolayı ölü doğmuştur. Bu durumda, yok hükmündeki GK kararlarında olduğu gibi, geçersiz bir GK kararına karşı da, TTK m. 445’deki 3 aylık hak düşürücü süreye tâbi olmaksızın her zaman geçersizliğin tespiti davası açılabilir. Yargıç, GK kararının geçersiz olduğunu re’sen dikkate alır. Bu itibarla, teknik olarak geçersizliğin ileri sürülmesi bir def’i değil, itirazdır.” Prof. Dr. Hasan Pulaşlı, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2


Yargıtay 15. Hukuk Dairesi E:2002/6199 - K:2003/2461  içtihadına göre: Özet: “3194 Sayılı Yasanın 21. maddesi hükmü gereğince; 26. maddesindeki istisnalar hariç, tüm inşaatların yapımı, yerel yönetimlerin iznine tabidir. Aynı Kanunun 32. maddesi uyarınca da, ruhsat alınmadan yahut alınan ruhsata aykırı olarak yapılan yapı ve eklentileri, “kaçak” sayıldığından, yasal duruma getirilmesine olanak bulunmaması ya da verilen süre içinde ruhsata uygun hale getirilmemesi durumunda yerel yönetimlerce yıktırılır. Ayrıca, “kaçak yapı” yapılması “imar suçunu” oluşturduğundan İmar Yasasının 42. maddesi gereğince de ceza yaptırımı uygulanır. 2863 Sayılı Yasaya aykırı olarak yapı yapılması da, bu yasanın 65. maddesinde tanımlanan suçu oluşturur. Anılan bu yasa hükümleri, emredici hukuk kuralları olup, kamu düzeni gereği, yargılamanın her aşamasında mahkemece doğrudan gözetilmek gerekir. Bu sebeplerle ve Borçlar Kanununun 19/2 ve 20/2. maddeleri gereğince, yanlar arasındaki sözleşmenin inşaatın 6.katının yapımı ile ilgili kısımları batıldır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca da, davacılar, Borçlar Yasasının 106. maddesine dayanarak batıl sözleşme kısmının ifasını ve buna bağlı gecikme tazminatının ödetilmesini isteyemezler. Açıklanan bu hususlar gözetilmeden; ( C ) Blok ( 6 ) nolu daire için gecikme yani kira tazminatı istemine ilişkin davanın reddi yerine, kabulüne karar verilmesi yanlış olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.”


Yukarıdaki makale ve Yargıtay kararı birlikte yorumlandığında görülecektir ki, ruhsat ve eklerine göre yapılmamış binaların yıkılması gerekmektedir. Yıkılması gereken binalar için bir bedel ödenmesini istemek ahlaki değildir. Şu anda verilmemesi gereken bedelin geri alım davası sürerken yapılmış hatayı tekrarlamaya çalışmak ya da yapılmış hatayı hata olmaktan çıkarmak ve bunun için genel kurul üyelerini hataya razı etmek ahlaki değildir. Ahlaka aykırıdır. Ve kötü niyeti ispatlamaktadır. Kooperatifin aleyhinedir. TBK 27.md. göre hükümsüzdür. Karşılıksız olarak kooperatifin mal varlığının eksilmesine neden olacak karar çıkartılmaya çalışılmaktadır. TTK 447. md. göre butlandır.


Kooperatif inşaatlarını yapmak durumunda olan müteahhitle menfaat birliği yapmış olan yönetimin kendilerini cezalardan ve sorumluluktan kurtarmak amacıyla kooperatifi bir kısır döngü içine soktuğu bu durumdan kötü niyetle hazırlanmış gündem maddelerine göre alınmış genel kurul kararlarından ancak ve ancak yöneticilerin kötü niyetli olduğuna kanaat getiren mahkemelerin kararları kurtaracaktır.


Gündemin diğer maddelerini ve alınan kararları incelediğimizde;

7 ve 8. maddelerde; Kooperatifin ne şekilde devam edeceğinin...... diye başlayan gündem maddesi tamamen üyeleri aldatma üzerine kurgulanmıştır. Çünkü Kooperatifin 2006/160 E davası karara bağlanmadan, kooperatifin tek başına arsalar üzerinde tasarrufa kalkması kooperatifi temerrüde düşürmüş olacağından ve davalı yükleniciye karşı sorumlu duruma düşeceğimizden yapılan oylama sonucunda „binaların kat karşılığı anahtar teslimi taamlattırılması 6 ret oyuna karşılık 19 oyla kabul edildi“ şeklinde alınan karar uygulanamaz bir karardır. Ancak yöneticiler bu kararı şubat 2014 te evleri bitireceklerine dair müteaahhit bulduklarını söyleyerek çıkarttılar. Akdin feshi için tek taraflı irade beyanı yeterli olmayıp yargılama gerekir. Akdin feshi için açılan 2006/160E davada yargılama bitmemiştir.


Bir başka aldatmaca bütçede kooperatifin alacakları konusudur. 2003 yılından bu yana talep edilmeyen aidat alacaklarının biriktirilmesi KK aykırıdır. Alacakların 10 ay taksitle tahsil edilmesi şeklinde alınan karar sorumluluk davasından kurtulma amacını taşımaktadır. Bu alacakların tahsili konusunda 10 yıldır bir faaliyet gösterilmemiştir. Kooperatifin borcu olmadığı beyan edilmiştir. 280 bin liraya yakın alacağı olduğu söylenmiştir. Ortalama olarak her üye yaklaşık 5.500.- TL kooperatife borçludur. O halde üyeler yersiz yere borçlandırılmıştır. 10 yıldır üyelerden gereğinden fazla aidat talep edilmiştir. Bu aidat alacakları, bugün üyeyi tehdit eder boyutlara ulaşmış ve üye, çıkarılma tehdidi ile istenen yönde oy potansiyeli haline getirilmiştir. Nitekim 9. maddede alınan karar icra tehdidi şeklindedir.


HUKUKİ KANITLAR            : İlgili Mevzuat,


KANITLAR                            :             Ek  1: 2013 yılı genel kurul toplantısı gündemi,

                                                          Ek  2: Bodrum 1.ASCZ:2005/350 dosyaya sunulan sahte bilirkişi raporu (İnş.bilirkişisi Ekrem Kılıç’ın raporu)

                                                 Ek 3:İnş. bilirkişileri Mehmet Nuri Demir ve arkadaşlarının Bodrum 3. ASH.2006/160 E davaya sundukları bilirkişi raporu.

                                                 Ek 4: İnş. bilirkişisi İ.Siret Bali’nin Bodrum Bodrum 1. SCZ.2012/920 D.İŞ dosyasına sunduğu bilirkişi raporu.

30.06.2013 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı Gündemi, Genel kurul toplantı tutanakları, ekleri, hazirun cetveli, vekaletnameler, alacak listesi ve her türlü delil,

Bodrum 1.ASH.2004/496 E,

Bodrum 1.SCZ. 2012/558 E,

Bodrum 1. ASCZ. 2012/824 E,

Bodrum 1.ASCZ.2005/350 E,

Bodrum 2.ASCZ. 2004/368 E,

Bodrum 3.ASH. 2006/160E dava dosyaları.


SONUÇ VE İSTEM          : Kooperatif yönetim kurulu 2003 yılından bu yana kötü niyetli davranışlarını sürdürmektedir ve Kooperatifler Kanununa aykırı davranmaktadırlar. Bunu 10 yıldan beri müteahhit firma yetkilisiyle yapmış oldukları (başkanın menfaat birliği yaptığı) işbirliğinin oluşturduğu suçları ve sorumluluklarının zaman aşımına taşınması amacıyla yaptıkları tartışmasız hale gelmiştir. Sayısal olarak güçsüz kalan ve mevzuatı bilmeyen üyelerin aldatılması nedeniyle gelinen durumdan genel kurul kararlarının makemelerce iptal edilmesiyle kurtulanacaktır.


DAVANIN kabulü ve giderlerin karşı yana yüklenmesini müvekkillerim adına talep ederim.







Av. Mürüvet Yılmaz

Davacılar vekili

                  

4 Temmuz 2013 Perşembe

BİR GENEL KURUL (ALDATMA) TOPLANTISI DAHA GEÇTİ. TOPLANTI SONRASI DEĞERLENDİRME.

Değeli üyeler
Geçtiğimiz pazar 30.06.2013 tarihinde bir genel kurul toplantısını daha geride bıraktık. Ben artık bu toplatılara aldatma toplantısı adını takım. Bu toplantıdan itibaren bu adı kullanacağım.
 
Bu toplantıda alınan kararlara şöyle bir baktığımızda gene hiç bir şey yapılmayacağı ve Haziran 2014 sonuna kadar bekleyeceğimiz şeklindedir. Ancak bu arada Bodrum 3.ASH Mahkemesinde devam eden fesih davası neticelenirse ne yapacağımızı düşünebiliriz. Benim toplantıda 2014 haziranına kadar fesih davasını bekleyelim teklifim neden kabul edilmedi anlayamadım. Çünkü benim dediğimden farklı bir şey olmayacak.
 
Bu güne kadar yönetim bizleri aldatıyor dediğimde bana kızan arkadaşlarım oldu. Biz aptalmıyız ki aldanalım dediler. Şimdi bu toplantının önümüzdeki günlerde bizlere ne getireceğine bakalım.
 
Gündemin 6. maddesine (dahil) kadar standart kalasik maddeler. Geçelim bu maddeleri. 7. maddeye bakalım.
7- Erol Güneri: "Herkesin ümidi tükenmiş. Üyelerden para toplamak mümkün değil. O zaman işi ya bir müteahhite vereceğiz, ya da arsayı bu günkü haliyle satacağız. Önerim: Bu işin doğru, dürüst, teminat mektubu sunabilecek bir müteahhide anahtar teslimi şartı ile verilmesidir. Bu iznin yönetim kuruluna verilmesini rica ediyorum. Bu güne kadar 4 firma teklif verdi. Tekliflerle ilgileniyoruz."  Erol beyin bu söylediklerinin tümü aldatmaca. Ekip iyi çalışıyor. Göksev bey hiç sesini çıkarmadı. Fikret topu devamlı Erol'a attı. Bu sefer ağırlıklı görev Erol beydeydi. Neden derseniz, Erol'un sözü: 4 firmanın teklifi varmış. Ama teklifleri getirmemişler. Teklifleri bilmeden kendilerine izin vermemizi istiyorlar. Bu kooperatifler kanununa aykırı. İzin versek bile geçersiz. Çünkü neye izin verdiğimizi bilmiyoruz. Aldatmaca devam ediyor. Geçmişe dönük borçlar (oysa bizim borcumuz yok), çalışanların sigorta borçlarının ödenmesi (bizim ssk borcumuz yok), bu müteahht firmalar tarafından kabul edilmektedir. (Hangi fimalar belli değil, teklifleri neler belli değil. Sadece Erol beyin uydurmaları. Uydurmaları diyorum çünkü elde somut bir şey yok.) Dolayısıyla üzerimizdeki mali yüklerden kurtulacağız. Oysa bizim mali yükümüz yok. Yapıları da, yapı denetim firmaları denetleyecek. (Zaten yeni mevzuata göre başka şansımız yok.)
 
Azınlık gurubu olarak biz fesih davasının bitmesini bekleyelim diyoruz. Erol: Biz sözleşmeyi tek taraflı feshettik diyor. Yanlış, mahkeme kararı olmadan fesih söz konusu olmaz. Ama diretiyor. Eskiden öyleydi şimdi böyle diyor. Üyeleri yanıltmaya direniyor. Mualla Hanım Erol'u desteklemek için, Burası büyük şehir olacak, eski inşaat alanı korunacak olursa bu yeni düzenleme ile arsa kayıbı yaşanabilir diyor. Kafadan ortaya ilgisiz bir şey atıyor. Üyelerin kafasını karıştırıyor. Çünkü, ne yapıp edip izni çıkarmak lazım. Neden ? Bilmiyoruz.
 
Azınlık olarak, kooperatif bir müteahhitle anlaşılırsa sorun çıkacağını anlatmaya çalışıyoruz. "Henüz fesih davası bitmedi. Bitmediği için müteahhit gelip inşaatı yeniden yapmak isterse hakkı var. Mahkeme bu hakkını kaldırmadı" dememiz üzerine; Erol endişe ile "dava sonucunun bekleme süreci aleyhimize olabilir. Şu andaki mevcut taliplerin (müteahhitlerin) inşaatları anahtar teslimi yaptırma fırsatını kaybedebiliriz" diyor. Ama bize, taliplerin tekliflerinin ne olduğunu söylemiyor, onlara ne vereceğiz bilmiyoruz. Ne alacağımızı buna karşılık ne vereceğimizi bilmiyoruz. Para mı vereceğiz. Arsa mı vereceğiz, ne kadar arsa vereceğiz. Sözleşme şartları yok. Ancak iş bitmiş gibi (Anlaşma yapılmış gibi) konuşuyor. Yoksa bizim haberimiz olmadan anlaştılar mı? Anlaştılarsa neden anlaşmayı bize okumuyorlar. Yoksa gizli bir şeyler mi yapıyorlar.
 
Nihayet Osman Nuri Aktaş Yönetim Kurulunun önerdiği (ne önerdi?) yeni koşullarda (hangi koşullar?) binaların kat karşılığı anahtar teslimi tamamlattırılmasını oylamaya sundu. 6 ret oyuna karşılık 19 kabul oyu ile kabul edildi. (Ne kabul edildi şimdi.) Bizim anahtar teslimi bir sözleşmemiz var. Şimdi fesih davası derdest. Sözleşme devam ediyor. Sözleşme, davada karar verilinceye kadar geçerli. Şimdi bu aldatmaca değil mi?
 
8. gündem maddesinde de 7. maddede alınan kararlar konusunda yönetime yetki verilmiş. Neye yetki verdik biz? 6 ya karşı 19 oyla. Soru: Bu verdiğimiz yetkiyle yönetim ne yapacak ? Cevap: Bir müteahhitle anlaşacak. Soru: Müteaahhit ne yapacak. Cevap: Sözleşme olmadığı için bilmiyoruz. Soru: Biz ne vereceğiz? Cevap: Sözleşme olmadığı için bilmiyoruz. Ne olduğunu bilmediğimiz şeye tamam dememiz mümkün değildir. Ne olduğunu bilmediğimiz şeye izin ve yetki isteyen yönetim üyeleri aldatmaktadır.
 
Değerli üyeler 
2003 yılından bu yana sadece en yakında olacağını zannettiğiniz menfaatinizi düşündüğünüzden (ev bitsin satıp kurtulayım), en gözde menfaatinizi (evlerinizi sahiplenmek menfatinizi) ihmal ettiniz. Bu sayede sizleri hala kandırmaya devam eden yöneticilere destek verdiniz. Haklarınızı korumakla görevli ama korumayan yöneticileri korudunuz. Bu aldatma toplantısında da aynısı oldu. Şubata kadar herşey bitecek lafına kandınız, olamayacağını görmediniz. Yine sizleri aldatanlara prim verdiniz. Sizleri kandırmak için bizlere iftira atanları, sizlerin haklarını müteahhide yedirmek için sahte belge hazırlayanları korumaya devam ettiniz. Evlerinizin kötü yapılmasına göz yuman bir inşaat mühendisini, bir mimarı, bir elektrik mühendisini korudunuz. Mahkemede, sahte belge hazırladıkları, bizlere iftira attıkları ispatlandı, Bütün bunlar sizleri aldatmak için yapıldı. Bunların sizleri ilgilendirmediğini gördüm. Sizleri ilgilendiren tek şeyin "inşaatlar bitsinde nasıl biterse bitsin" düşüncesi olduğunu üzülerek kabullendim.
 
Değerli üyeler
Gündemin 11, 12 ve 13. maddeleri 2004 yılında sizleri aldatmak üzere düzenlenmiş toplantıda, sizleri aldatarak alınmış genel kurul kararlarının mahkeme kararıyla iptal edilmesi üzerine; davanın görülmesi sırasında müteahhide devredilen tapuların geçersiz hale gelmesi  nedeniyle, sizleri aldatanlar suçlu duruma düştüler. Üstelik tapuları devrederken inşaatların nasıl olduğuna bile bakmadılar. Üstelik bu inşaatların kötü olduğunu genel kurulda denetici olarak açıklamamıza rağmen. İnşaatların ayıplı olduğunu bile bile 9090 metre kare arsaya denk gelen tapuları müteahhide devrettiler.   Bu günkü parayla 1.500.000.TL lık arsayı müteahhide verdiler. Hatta mahkemede inşaatların bozuk olmadığını söylediler. Fakat zaman geldi geçti inşaatların kullanılmayacak kadar bozuk olduğu yeni bilirkişi raporlarıyla ortaya çıktı. Şimdi bu gündem maddelerini tekrar sizlerin onayından geçirirlerse bu sorumluluktan kurtulacaklarını sanıyorlar. Tabi sanıyorlar. Bu genel kurul kararlarını sorumluluktan kurtulmak için mahkemeye sunacaklar. Efendim diyecekler "işte gördünüz üyeler bu gün bile bu tapuların müteahhide verilmesine razı, siz de bizi bu sorumluluktan kurtarın" diyecekler. Bu mümkün mü? Değil. Hiç bir üye kendi menfaatinin zıddına bir karar veremez. Koperatifin menfaatine olmayan kararlar geçersizdir. Bu gün bu tapuların devredilmesi kararında kooperatifin bir yararı söz konusu değildir. Bu karar karşılıksız olarak maldan vazgeçmek anlamına gelir ki Kooperatifler kanunun 52. maddesindeki ortakların şahsi yükümlülüklerini arttırma maddesine girer. Sözünu tutamadığı ve inşaatları ayıplı yaptığı için verilen tapuların iptali ve geri alınması için dava açtığımız müteahhide, tekrar tapu vermeyi kabul ediyoruz. Size mantıklı geliyor mu? Ama bizim yönetim her yolu deneyecek. Denesin baklım. Bu kadar gayreti inşaatların yapımında gösterseydi şimdi evlerimizi almış olurduk. 
 
Değerli üyeler
Erol beyin bu aldatma toplantısındaki faaliyeti bana ilginç geldi. Baştan beri yani 2003 yılından buyana iyi niyetli olmayan Osman Nuri Aktaş, Fikret Haytabay ve Ali Saim Yapıcı üçlüsünün eylemlerini temize çıkarmayı üstlenmiş olarak gördüm Erol Güneri'yi. Bu inşaatların bozuk yapılmasının 1. müsebbibi Osman Nuri Aktaş, 2. Müsebbibi ise Ali Saim Yapıcı ve son olarak Fikret Haytabay dır. Vecihi Olut'u saymıyorum bunların içinde. Vecihi Olut'u kullandılar. O'nu bizim gibi aldatarak  kullandılar. Erol bunu neden yapıyor anlamadım. Halbuki kooperatifi selamete çıkarabilirdi. Umutlanmıştım. Tersini yaptı. Bu toplantıda söylediklerinin tümü aldatmaca.
 
Bazı kişiler Vecihi için şunu söylediler bana "Ya şimdi Vecihi abi böyle bir şey yapar mı? Bu yaşında mahkemelerde..." diyerek onun yapmayacağını söylemek istediler. Evet O yapmadı, ama yapanlara alet oldu. Onlar onun yaşını ve kişiliğini kullandıkları zaman O nu düşünmediler. Sadece kendi menfaatlerini düşündüler. Ama Vecihi bunu hiç böyle düşünmedi. Her zaman bana kızdı köpürdü. Ama kendisini ikaz ettiğim günlerde "Ben, bu işe başkoydum" demişti. Bunları düşünmesini istiyorum. Ayrıca Bana iftira atıldığı zamanları da unutmuyorum. Muhasebe ücreti aldığım, Telefonların faturalarını kooperatife gider yazdığım, ve büro kirasına katkı payını aldığım nedeniyle savcılığa suç duyurusu yapanların yaptıkları haksızlıkları bugün düşünmelerini istiyorum.
 
Tabi yine bunların kötü niyetli olduklarını ispatlamak için bu aldatma toplantısında alınan kararların iptali için azınlık üyeler olarak dava açacağımızı biliyorlar.
 
Evet dava açacağız. Size rağmen sizlerin hakkını da arayacağız.
 
Sağlıkla hoş kalın.

Sözleşmenin mahkeme kararı olmadan feshedilemeyeceği konusunda daha önce de YARGITAY kararları sunmuştum. Şimdi aldatıcıların daha iyi anlaşılması için tekrar arz ediyorum.


T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/546

K. 2007/2750

T. 25.4.2007

• KAT KARŞILIĞI İNŞAAT YAPIMI ( Noterde Düzenleme Şeklinde Yapılan - Akdin Karşı Tarafın Kabulü Olmadığı Sürece Feshedilemeyeceği )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Davacıların Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesini Sürdürme İradelerinin Devam Ettiği - Akdin Tek Taraflı Feshedilemeyeceği )

• SÖZLEŞMENİN FESHİ ( Arsa Payı Karşılığı İnşaat - Karşı Tarafın Kabulü Olmadığı Sürece Feshedilemeyeceği )

818/m. 355

4721/m. 1024, 1025


ÖZET : Sözleşme kat karşılığı inşaat yapımına ilişkin olup, noterde düzenleme şeklinde yapılmıştır. Eser ( istisna ) sözleşmelerinde akdin feshi iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla fesih olanaklı ise de, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri arsa payının devrini içermesi nedeniyle karşı tarafın kabulü yoksa, tek taraflı feshedilemez, feshe hakim karar verir. Bu nedenle mahkemenin davalı yüklenicinin keşide ettiği ihtarla sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğine dair görüşünde isabet bulunmamaktadır. Davacı arsa sahipleri feshi kabul etmediklerini, sözleşme uyarınca kendi edimleri olan parselin yüklenici şirket adına tesciline hazır olduklarını gerek yargılama sırasında gerekse temyiz dilekçesinde açıklamışlardır. Görüldüğü gibi fesih konusunda taraf iradeleri birleşmemiştir. Davalı yüklenici sözleşmenin feshini sağlamak amacıyla dava açtığını veya elinde feshe ilişkin bir yargı kararı bulunduğunu iddia ve ispat edememiştir. O halde noterde düzenleme şeklinde yapılan sözleşmenin yürürlükte olduğunun kabulü gerekir. 
Davacılarla yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinde davalının arsa sahibi olarak imzasının bulunduğu ve davalı kooperatifin de yüklenici olduğu dikkate alındığında, davalı ve kooperatif halefi olarak bağımsız bölüm tapusunu edinen diğer davalıların iyiniyetli olduklarından sözedilemez. Bu durumda bağımsız bölümlerin davacılar adına tescili gerekirken tersi yönde karar verilmesi yerinde değildir. 
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacılar vekili avukat Sefer Gök geldi. Davalı SS Göçoğlu Konut Yapı Kooperatifi ve Yakup Kökten vekili ile davalılar Halil Koç ve Havva Can gelmediler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatı dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü: 
KARAR : Taraflar arasındaki uyuşmazlık Kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı arsa sahipleri vekili temyiz etmiştir. 
Arsa sahibi davacılar ve davalılardan Halil Koç ile davalı yüklenici arasındaki 20.02.1998 tarihli sözleşme kat karşılığı inşaat yapımına ilişkin olup, noterde düzenleme şeklinde yapılmıştır. Davacı arsa sahipleri bu sözleşme uyarınca kendilerine verilmesi gereken 4. normal kattaki 14, 15 ve 16 nolu dairelerin kat irtifakı tesisi sırasında diğer arsa sahibi olan davalı Halil Koç adına kat irtifakının kurulduğunu, davalı Halil'in de 15 nolu daireyi davalı Havva Can'a, 16 nolu daireyi de davalı Yakup Kökten'e 20.02.2003 tarihinde tapudan devrettiğini, davalıların bu dairelerin Halil Koç'a ait olmadığını, davacılara ait olduğunu bilerek kötüniyetle daireleri satın aldıklarını belirterek 14, 15 ve 16 nolu taşınmazların adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. 
Eser ( istisna ) sözleşmelerinde akdin feshi iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla fesih olanaklı ise de, kat karşılığı inşaat sözleşmeleri arsa payının devrini içermesi nedeniyle Dairemizin yerleşmiş içtihatları gereğince karşı tarafın kabulü yoksa, tek taraflı feshedilemez, feshe hakim karar verir ( 15.H.D. 30.03.1992 gün E.5811 K.1630 sayılı kararı, 10.06.1999 gün 1999/1658 E.-1999/2437 K., Y.K.D. Mart 2000 s-404-405, 21.03.2006 gün 2005/1712 E.-2006/1639 K. Y.K.D. Ekim 2006 s.1634-1635 ). Bu nedenle mahkemenin davalı yüklenicinin keşide ettiği 26.11.2001 tarihli ihtarla sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğine dair görüşünde isabet bulunmamaktadır. 
Davacı arsa sahipleri feshi kabul etmediklerini, sözleşme uyarınca kendi edimleri olan 177 ada 11 parselin yüklenici şirket adına tesciline hazır olduklarını gerek yargılama sırasında gerekse temyiz dilekçesinde açıklamışlardır. Görüldüğü gibi fesih konusunda taraf iradeleri birleşmemiştir. Davalı yüklenici sözleşmenin feshini sağlamak amacıyla dava açtığını veya elinde feshe ilişkin bir yargı kararı bulunduğunu iddia ve ispat edememiştir. O halde noterde düzenleme şeklinde yapılan 20.02.1998 günlü sözleşmenin yürürlükte olduğunun kabulü gerekir. 
Anılan sözleşme hükümleri bir bütün olup, davacı arsa sahiplerine ait 177 ada 11 parselin yükleniciye verilmesi karşılığında, davacılara verilecek bağımsız bölümlerin diğer arsa sahibi Halil Koç'a ait 352 ada 1 parsel üzerine yapılacak binadan verileceği sözleşmede yazılıdır. Aynı şekilde davacılara ait arsa üzerine yapılacak binadaki bağımsız bölümlerde arsa sahibi Halil ile davalı kooperatif arasında paylaşılacaktır. 352 ada 1 parselin maliki davalı Halil Koç ile yüklenici kooperatif arasında daha sonra düzenlenen 08.02.2002 tarihli asıl ve 14.03.2002 tarihli ek sözleşmelerle anılan parsel üzerinde yapılan inşaattaki bağımsız bölümlerin paylaşılması, davacılar ile davalı kooperatif arasında geçerliliğini sürdüren 20.02.1998 tarihli sözleşme gereğince, davalı kooperatifi 352 ada 1 parsel üzerindeki binadan 14, 15 ve 16 nolu bağımsız bölümleri davacılara verme yükümlülüğünden kurtarmaz. 
Dava konusu dairelerden 14 nolu bağımsız bölümün davalı Halil Koç, 15 nolu bağımsız bölümün davalı Havva Can, 16 nolu bağımsız bölümün davalı Yakup Kökten adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davalı Havva Can 15 nolu bağımsız bölümü kooperatif üyesi olan kocası Hasan Can'ın payı olarak tapuda devralmıştır. Bu durumda dosyadaki 27.04.2002 tarihli Samsun 5. Noterliği'nce düzenlenmiş "Düzenleme Kura Tesbit Tutanağı"da dikkate alındığında, davalılar Havva Can ve Yakup Kökten'in kooperatif ortaklığı nedeniyle bağımsız bölümlerin tapularını edindikleri sonucuna varılmaktadır. Davacılarla yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinde davalı Halil Koç'un arsa sahibi olarak imzasının bulunduğu ve davalı kooperatifin de yüklenici olduğu dikkate alındığında, davalı Halil Koç ve kooperatif halefi olarak bağımsız bölüm tapusunu edinen davalılar Yakup Kökten ve Havva Can'ın iyiniyetli olduklarından sözedilemez. 
O halde, davacıların kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği davalı kooperatife vermeyi kabul ettikleri 177 ada 11 parsel numaralı taşınmaz halen davacılar adına kayıtlı ise, davacıların kat karşılığı inşaat sözleşmesini sürdürme iradeleri de dikkate alınarak, 177 ada 11 parselin davalı kooperatif adına tescili karşılığı -birlikte ifa suretiyle- kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği davacılara verilmesi gereken 352 ada 1 parsel üzerindeki yapının 14, 15 ve 16 nolu bağımsız bölümlerinin dava dilekçesindeki istemleri doğrultusunda davacılar adına tesciline karar verilmesi gerekirken, tek taraflı irade beyanı ile ve mahkeme kararı olmaksızın kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshedilemeyeceği gözden kaçırılarak yazılı şekilde davanın reddedilmesi doğru olmamıştır. 
Mahkemece yapılacak iş, davacılar adına kayıtlı olduğu iddia edilen Alanlı Köyü 177 ada 11 parsel numaralı taşınmazın tapu kaydı getirilerek, bu taşınmaz davacılar adına tapuda kayıtlı ise birlikte ifa kuralı gereği kooperatif adına tescili ile birlikte dava dilekçesindeki istem doğrultusunda dava konusu Alanlı Köyü 352 ada 1 parsel numaralı taşınmaz üzerindeki yapının 14, 15 ve 16 numaralı bağımsız bölümlerinin de davalı hakiki şahıslar adına kayıtlı olan tapularının iptal edilerek davacılar adına tapuya kayıt ve tescilinden, şayet 177 ada 11 parsel numaralı taşınmaz davacılar tarafından elden çıkarılmış ve bu nedenle davacılar adına kayıtlı değilse davanın reddedilmesinden ibarettir. 
Kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir. 
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacılar yararına BOZULMASINA, 450,00 YTL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davacılara verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 25.04.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. 
T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/623

K. 2007/1522

T. 12.3.2007

• SÖZLEŞMENİN FESHİ ( Yüklenicinin Temerrüdü Nedeniyle - Sözleşmenin Geriye Etkili Biçimde Feshine Karar Verildiğinden Davacı Arsa Sahibinin Ancak Menfi Zararlarını Talep Edebileceği )

• YÜKLENİCİNİN TEMERRÜDÜ ( Sözleşmenin Geriye Etkili Biçimde Feshine Karar Verildiğinden Davacı Arsa Sahibinin Ancak Menfi Zararlarını Talep Edebileceği )

• MÜSPET ZARAR ( Sözleşmede Aksine Bir Hüküm de Bulunmadığı Halde Sözleşme Uyarınca Müspet Zarar Kapsamındaki Gecikme Tazminatı Karşılığına Hükmedilmiş Olmasının Doğru Görülmediği )

• GECİKME TAZMİNATI ( Sözleşmede Aksine Bir Hüküm de Bulunmadığı Halde Sözleşme Uyarınca Müspet Zarar Kapsamındaki Gecikme Tazminatı Karşılığına Hükmedilmiş Olmasının Doğru Görülmediği )

818/m.106,108


ÖZET : Davalı yüklenicinin temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshi talep edildiği ve mahkemece de temerrüt sabit görülerek sözleşmenin geriye etkili biçimde feshine karar verildiği halde, davacı arsa sahibinin ancak menfi zararlarını talep edebileceği gözetilmeyerek sözleşmede aksine bir hüküm de bulunmadığı halde sözleşme uyarınca müsbet zarar kapsamındaki gecikme tazminatı karşılığına hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir. 
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: 
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı yüklenicinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 
2- Yanlar arasındaki 24.07.1996 tarihli düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 5. maddesinde, müteahhidin sözleşmenin imzalanmasından itibaren en geç 3 ay içerisinde inşaatla ilgili temel ruhsatını alacağı ve temel ruhsat tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde kat irtifakını kurarak tapuya tescil ettireceği, temel üstü ruhsat tarihinden itibaren de en geç 15 ay içerisinde inşaatı teslim edeceği kabul edilmiş, inşaat süresinde teslim edilmediği takdirde müteahhidin her geçen ay için arsa sahibine ait bağımsız bölümlerin rayiç kira bedeli üzerinden kira tazminatı ödeyeceği taahhüt edilmiştir. 
Davalı yüklenicinin temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshi talep edildiği ve mahkemece de temerrüt sabit görülerek sözleşmenin geriye etkili biçimde feshine karar verildiği halde, davacı arsa sahibinin BK'nun 106. ve 108. madde hükümleri uyarınca ancak menfi zararlarını talep edebileceği gözetilmeyerek sözleşmede aksine bir hüküm de bulunmadığı halde sözleşmenin 5. maddesi uyarınca müsbet zarar kapsamındaki gecikme tazminatı karşılığı 10.554,00 YTL.ya hükmedilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. 
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA; ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 12.03.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. 

T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/2709

K. 2007/3926

T. 11.6.2007

KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMELERİNİN FESHİ ( Tarafların Karşılıklı Anlaşmaları Hariç Ancak Mahkeme Kararı İle Mümkün Olması )

• YIKILAN EVİN DEĞERİNİN HESAPLANMASI ( Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin Feshine İlişkin Kararın Kesinleşmesi-Evin Değerinin Bu Tarihteki Serbest Piyasa Rayicine Göre Hesaplanmasının Gerekmesi )

• SERBEST PİYASA RAYİCİ ( Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin Feshine İlişkin Kararın Kesinleşmesi- Yıkılan Evin Değerinin Bu Tarihteki Serbest Piyasa Rayicine Göre Hesaplanmasının Gerekmesi )
818/m.355,358


ÖZET : Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin feshi, tarafların karşılıklı anlaşmaları hariç, ancak mahkeme kararı ile mümkündür. Somut olayda, sözleşmenin feshine ilişkin karar, 14.11.2001 tarihinde kesinleştiğine göre, yıkılan evin değeri bu tarihteki serbest piyasa rayicine göre hesaplanıp hüküm altına alınması gerekirken, tek taraflı fesih iradesinin karşı tarafa tebliğ edildiği tarihin esas alınması ve ayrıca serbest piyasa rayici yerine Bayındırlık Birim Fiyatlarına göre değer takdir edilmesi doğru olmamıştır. 
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: 
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacıların ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 
2- Davadaki alacak, kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin feshi, tarafların karşılıklı anlaşmaları hariç, ancak mahkeme kararı ile mümkündür. Somut olayda, sözleşmenin feshine ilişkin karar, 14.11.2001 tarihinde kesinleştiğine göre, yıkılan evin değeri bu tarihteki serbest piyasa rayicine göre hesaplanıp hüküm altına alınması gerekirken, tek taraflı fesih iradesinin karşı tarafa tebliğ edildiği tarihin esas alınması ve ayrıca serbest piyasa rayici yerine Bayındırlık Birim Fiyatlarına göre değer takdir edilmesi doğru olmamıştır. 
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün ( 2. ) bentte açıklanan nedenle davacılar yararına BOZULMASINA, ( 1. ) bent uyarınca davacıların sair temyiz itirazları ile davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, aşağıda yazılı bakiye 240,90 YTL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödedikleri temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 11.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. 

T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/947

K. 2006/1248

T. 6.3.2006

• ESER SÖZLEŞMESİNİN FESHİ ( Ruhsat Alınan Parsellerdeki İnşaatlar Kararlaştırılan Süre İçinde Tamamlanmadığı Gibi Bazı Parseller İçin Yasal Bir Engel Bulunmamasına Rağmen Ruhsat Dahi Alınmadığı - İhtara Gerek Olmaksızın Derhal Fesih Hakkı Kullanılabileceği )

• DERHAL / İHTARSIZ ÖNELSİZ FESİH HAKKI ( Ruhsat Alınan Parsellerdeki İnşaatlar Kararlaştırılan Süre İçinde Tamamlanmadığı Gibi Bazı Parseller İçin Yasal Bir Engel Bulunmamasına Rağmen Ruhsat Dahi Alınmaması Nedeniyle Kullanılabileceği )

• RUHSATIN ALINMAMASI ( Ruhsat Alınan Parsellerdeki İnşaatlar Kararlaştırılan Süre İçinde Tamamlanmadığı Gibi Bazı Parseller İçin Yasal Bir Engel Bulunmamasına Rağmen Ruhsat Dahi Alınmadığı - İhtara Gerek Olmaksızın Derhal Fesih Hakkı Kullanılabileceği ) • KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ ( Taraflardan Birinin Temerrüdü Halinde Borcun İfası İçin Uygun Mehil Tayin Edilmesi Gereği - Verilen Mehil İçinde Borç İfa Edilmezse Seçimlik Haklar Kullanılabileceği )

818/m.106,107,355


ÖZET : Davacı arsa sahibi, yüklenicinin temerrüdü nedeniyle kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi ve menfi zarar talebinde bulunmuştur. Kat karşılığı inşaat sözleşmesinde inşaat süresi ruhsat tarihinden itibaren 24 ay olarak kararlaştırılmıştır. Karşılıklı borç doğuran akitlerde taraflardan birinin temerrüdü halinde borcun ifası için uygun mehil tayin edilmelidir. Verilen mehil içinde borç ifa edilmezse seçimlik haklar kullanılabilir. Ancak borcun tayin edilen süre içinde ifa edilmemesi veya borçlunun hal ve vaziyetinden ihtarın tesirsiz kalacağı anlaşılıyorsa bu durumda temerrüt ihtarına gerek yoktur. İhtarsız ve önelsiz olarak derhal fesih hakkı kullanılabilir. 
Somut olayda ruhsat alınan parsellerdeki inşaatlar kararlaştırılan süre içinde tamamlanmadığı gibi bazı parseller için yasal bir engel bulunmamasına rağmen ruhsat dahi alınmamıştır. Bu durumda ihtara gerek olmaksızın derhal fesih hakkı kullanılabilir.  DAVA : Hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kâğıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü: 
KARAR : Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yüklenicinin temerrüdü nedeniyle feshi ve menfi zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece yüklenicinin temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar davacılar vekilince temyiz edilmiştir. 
Nevşehir 1. Noterliğince düzenlenip taraflarca imzalanan 25.06.1999 gün 6523 yevmiye nolu kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 20. maddesi ile inşaat süresi ruhsat tarihinden itibaren 24 ay olarak kararlaştırılmıştır. İlgili Belediye İmar İşleri Müdürlüğü’nün 25.03.2004 günlü yazısına göre sözleşme konusu parsellerden 1 ve 2 parseller için 31.12.1999 tarihinde inşaat ruhsatı alındığı, 6 ve 7 parsellerle ilgili ruhsat alınmadığı anlaşılmış, yargılama sırasında yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile inşaat seviyelerinin 1 nolu parselde % 40, 2 nolu parselde % 20, 6 nolu parselde % 4, 7 nolu parselde % 0 olduğu saptanmıştır. Buna göre 1 ve 2 nolu parsellerdeki inşaatın 31.12.2001 tarihine kadar tamamlanıp teslim edilmesi gerekirken henüz tamamlanmamış olması, 6 ve 7 nolu parseller için de inşaat ruhsatı alınmasına yasal engel bulunmaması ve dava tarihine kadar dört yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen inşaat ruhsatı alınmamış ve 7 parselde kaçak inşaata başlanmış olması nedeniyle yüklenicinin edimini dava tarihine kadar yerine getirmediği ve temerrüde düştüğü anlaşılmaktadır. 
BK’nun 106. maddesinin 1. fıkrasına göre karşılıklı taahhütleri havi olan bir akitte iki taraftan biri mütemerrit olduğu takdirde, diğeri borcun ifa edilmesi için münasip bir mehil tayin edip bu mehil zarfında borç ifa edilmemiş bulunduğu takdirde aynı maddenin ikinci fıkrasına göre seçimlik hakkını kullanabilir ise de, derhal fesih başlığını taşıyan BK’nun 107. maddesi uyarınca borcun tayin edilen yer ve zamanda ifa edilmemesi veya borçlunun hal ve vaziyetinden ihtarın tesirsiz olacağının anlaşılması durumunda ayrıca temerrüt ihtarında bulunulmaksızın ve süre verilmeden sözleşmenin feshi ve BK’nun 106. maddesinin ikinci fıkrasındaki seçimlik hakların kullanılması mümkündür. 
Somut olayda ruhsat alınan parsellerdeki inşaatlar kararlaştırılan sürede tamamlanmadığı, diğer parseller için de uzunca bir süre geçmiş olmasına rağmen ruhsat dahi alınmadığından BK’nun 107. maddesindeki süre verilmeksizin ve ihtara gerek olmaksızın fesih koşulları gerçekleştiğinden, davacı arsa sahiplerinin BK. 106 maddesinin ikinci fıkrasında yazılı seçimlik hakları doğmuştur. Davacılar da bu seçimlik haklarını sözleşmenin feshi ve menfi zararın tazmini şeklinde kullanmışlardır. 
Bu durumda yüklenici temerrüdü sabit olduğundan sözleşmenin feshi davasının kabulü, menfi zarar isteminin ise dosya kapsamına göre değerlendirilerek davanın sonuçlandırılması gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.  SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 06.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
 
 
 

14 Mart 2013 Perşembe

FESİH DAVASINDA DOSYA BİLİRKİŞİLERDEN GELDİ. Sonuç: Bu inşaatları güçlendirmek yıkıp yeniden yapmaktan daha pahalı olur.

Sayın Üyeler
Fesih davasının duruşması 26.03.2013 tarihinde yapılacak. Dosya bilirkişiden döndü. Ek bilirkişi raporuna göre 6 bina mutlaka yıkılacak. Diğer binalar ise şayet güçlendirmeye karar verilirse yıkılıp yapılmasından daha pahalıya patlayacak.

Bu rapora göre fesih davasını herşeye rağmen kazanmış durumdayız. Yalnızca kooperatifimizin sayın vekilinin hakimden davanın sonuçlandırmasını talep etmesi kalıyor.

Davanın lehimize bitmesi üzerine inşaatlarımızı nasıl yaptıracağımız yeniden gündeme gelecek. Yalnızca 2003 haziranında biz bu işi yaptırırız diyenler ve müteahhitle işbirliği yaparak 10 yılımızı yiyenler sizlerin yüzüne nasıl bakacaklar merak ediyorum.
Ama tabiki yeni önerileri için bakacaklar.

Sayın üyeler
Yönetimden Erol Güneri'nin görüşmek isteği üzerine 12.03.2013 tarihinde kendi işyerinde bir görüşme yaptık. Bundan sonra ne yapabileceğimiz konusunda tartıştık. Fesih davasının karara bağlanmasından sonra ne yapabileceğimizi, altarnatiflerin şimdi daha da değerlenmiş olan arsa fiyatları gereğince yeniden bir müteahhide arsa karşılığı yaptırabileceğimizi, ya da sonuçlanmış davaya göre kalan arsanın satışıyla elde edilecek gelirle yaptırabileceğimizi, ya da tüm arsaların satılabileceğini,  Ya da herkese iki ev yeri (iki kat irtifak tapusu) olarak dağıtım yapabileceğimizi, sağlıklı çözümün önce sağlıklı bir yönetimin seçilmesi olduğu yönünde bir fikir birliğine vardık. Ancak Erol Güneri sonunda lafı benim davalardan vazgeçmemin şart olduğuna getirdi. Ben kabul etmeyince sen gene de iki gün düşün dedi. Oysa davaların kooperatifin gelecekteki faaliyetiyle hiç bir ilgisi yok. Davaların devam etmesi bu güne kadar sizlere ve bana karşı yapılmış haksızlıkların ortaya çıkması ve açıklığa kavuşturulması anlamına geliyor. Özellikle şahsıma ve aileme yapılmış saldırıların, bana ve aileme iftira atıp menfaat peşinde koşanların 10 senede sizlerin haklarını nasıl yok ettiklerini açığa çıkarıyor. 2003-2013 on sene. On senede sıfır sonuç. Artık bunların sonuna gelindi. Bu sıfır sonucun hesabını vermeleri gerekmiyor mu?

Erol  Güneri'nin sözü davalardan vaz geç şekline getirmesini doğru bulmadım. Anladığım kadarıyla genel kurul çalışmaları için bir hazırlık var. Yeni yönetimin gene sizleri aldatan eski kadrodan oluşması yönünde bir çalışma olacak. Sizlere yeniden olmayacak bazı önerilerle gelecekler. Gerçekleşmeyecek bu önerileri sizlere kabul ettirmeye çalışacaklar. Tasarlanan bu. Bakalım ne önerecekler.

Yalancının mumu yatsıya kadar.

İFTİRA DAVASI SONUÇLANDI. İFTİRACILAR CEZA ALDI.

Sayın Üyeler

İftiracılar (Osman Nuri Aktaş, Vecihi Olut, Fikret Haytabay) 13.06.2006 tarihinde sahte vekaletname düzenlediğimizi, toplantıda bu vekaletnameleri kullandığımızı söyleyerek hakkımızda şikayette bulunmuşlar ve 2007 yılnda yapılan genel kurul toplantısında da bunu sizlere 6 sayfalık bir açıklama yazısında duyurmuşlardı.

Bütün bunları sizleri kandırabilmek için yapmışlardı. Hakkımda sizleri kötü düşündürmek ve toplantıda söylediğim doğruların doğru olup olmadığı hakkında şüphe yaratmak ve bu şüphe ile sizleri kararsız durumda birakmak amaçlanmış ve bunda da başarılı olmuşlardı.

Hatta bu şikayetler soruşturma yapan savcıları ve hakimleri bile etkilemiş karşı şikayetimiz üzerine haklı davamızın açılması 2006 dan 2012 yılına kadar sürmüştü.

Haklılığımızı ispat edebilmek, iftiracılar tarafından üzerimize atılı çamuru çıkarabilmek için 6 sene çalıştım. Haklı olduğumuzu ve bize iftira attıklarını Bodrum 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/343 Esas, 2012/123 Karar sayılı kararıyla  ispat ettim. İftiracı sanıklar 1 yıl 13 gün hapisle cezalandırıldılar. Cezaları ertelendi. 5 yıl içinde aynı suçu işlememeleri gerekiyor. Bu sefer zaman aşımından kurtulamadılar. Daha önce bilirkişiler sayesinde ve zamanaşımı nedeniyle ceza almaktan kurtulmuşlardı. 

Şunu belirtmeliyim ki aldıkları cezanın miktarı hiç önemli değil. Önemli olan iftiracı olduklarının kanıtlanmış olması. Bildiğiniz gibi bana daha öncede iftira atmışlar, hakkımda
kira, telefon ve muhasebe ücretleri nedeniyle dava açılmasını sağlamışlar fakat iddialarını  ispatlayamamışlardı.  Çünkü sadece sizleri kandırmak için iftira atmışlardı. Aklanarak çıktım o davadan da.

Şimdi sıra ağır cezada yargılanmalarına geldi. Yapılmakta olan soruşturmada ağır cezalık suçları tespit edildi. Yakında Ağır cezada yargılanmaya başlayacaklar. Neden derseniz, çünkü, sizin tapularınızı (malınızı) bozuk inşaatlar karşılığında ipotek almadan müreaahhit firmaya bilerek isteyerek verdiler. Paranızı kendilerine avukat tutmak için kullandılar. Sizin paranızla kendi arabalarına benzin aldılar. Kısaca sizin paranızı sizleri aldatmak için kullandılar. Sıra bunun hesabını ağır cezada mahkemesinde vermeye geldi.

Sayın üyeler

12.03.2013 tarihinde şimdiki yönetimden Erol Güneri benimle konuşmak istedi. Görüştük. Erol bey inşaatların tamamen yıkılması gerektiğini kabul etmiş. Diğerlerinden daha sağlıklı düşünüyor. Bundan sonra ne yapmalıyız diye tartıştık. Birlikte bir şeyler yapalım ama "Sen şu davalardan vazgeç" diyor. Bu Erol beyin tercihi olamaz. Çünkü davalar ne kooperatifle ne de Erol Beyle. Erol Beyle ve Göksev beyle bir davamız yok.  Fakat bu yönetime de yakında dava açmak zorunda kalacağız. 26.03.2013 tarihindeki duruşmadaki tutumları ile denetim için kendilerine müracaatımıza hala bir cevap vermemiş olmaları bizi dava açmak zorunda bırakacak.

Bu güne kadar inşaatların yapılmasıyla da bir davamız olmadı. Zaten biz üyeler müteahhit firmaya direkt dava açamıyoruz. Bu günkü yönetimin duruşması 26 mart 2013 tarihinde yapılacak olan  fesih davasını bitirmek yönünde bir talepleri olacak mı, olmayacak mı. Buna bakacağız.

Mehmet Kadri Korkmaz